Otizm spektrum bozukluğu (OSB), bireylerin sosyal etkileşim, iletişim ve davranışlarında çeşitlilik gösteren bir nörogelişimsel bozukluktur. Şu anki bilimsel veriler, bu bozukluğun erkeklerde kadınlara kıyasla daha yaygın olduğunu göstermektedir. 2021 yılında yapılmış olan bir araştırma, otizm tanısı almış bireylerin yaklaşık %80’inin erkek olduğunu ortaya koymuştur. Ancak, bu durum yalnızca bir gözlemden ibaret değil; aynı zamanda birçok faktörün bir araya gelmesi sonucunda meydana gelen karmaşık bir sorunun ifadesidir. Peki, erkeklerde otizm neden bu kadar yaygın? Bu sorunun yanıtı, genetik, biyolojik ve çevresel etmenlerin etkileşimi ile açıklanabilir.
Günümüzde yapılan genetik araştırmalar, erkeklerin otizm spektrum bozukluğuna daha yatkın olmasının nedenlerinden biri olarak genetik faktörleri öne çıkarmaktadır. Genetik yatkınlık, bireylerin otizm geliştirme riskini artıran belirli gen mutasyonlarının varlığı ile bağlantılıdır. Özellikle X kromozomunda bulunan genlerin, erkeklerde daha fazla etkili olduğu düşünülmektedir. Çünkü erkekler, yalnızca bir X kromozomuna sahipken kadınlar iki X kromozomuna sahiptir. Bu durum, erkeklerde genetik anormalliklerin belirginleşmesini kolaylaştırır. Yapılan çalışmalarda, bazı genlerin otizm ile ilişkili olduğu ve bu genlerin erkeklerde daha fazla etkili olduğu tespit edilmiştir. Örneğin, MECP2 ve NLGN3 isimli genler, otizmin hem genetik geçişinde hem de doğrudan bozukluk oluşumunda kritik bir rol oynamaktadır.
Otizm spektrum bozukluğunu etkileyen diğer etmenler arasında biyolojik ve çevresel faktörler de bulunmaktadır. Araştırmalar, gebelik sürecinde annenin maruz kaldığı çeşitli çevresel etmenlerin, otizm riskini artırabileceğini gösteriyor. Örneğin, annenin hamilelik döneminde yaşadığı stres düzeyi, ilaç kullanımı, beslenme alışkanlıkları ve hava kirliliği gibi faktörlerin, fetüsün gelişimine olumsuz etkide bulunabileceği düşünülmektedir. Ayrıca, preterm doğum ve düşük doğum ağırlığı gibi doğum komplikasyonları da otizm spektrum bozukluğu riskini artıran elemanlar arasında yer almaktadır.
Pek çok uzman, otizmin erkeklerde daha sık görülmesinin, erkeklerin genetik ve biyolojik yapısının, kadınlara göre daha hassas olmasından kaynaklandığını savunuyor. Kadınlar, hormonal ve genetik yapı bakımından daha şekilsel bir korunma mekanizmasına sahipken, erkekte bu durum daha azdır. Hampton Üniversitesi'nden bir grup araştırmacı, bu durumu “cinsiyete dayalı savunmasızlık” kavramı ile açıklamaktadır. Bununla birlikte, erkeklerin otizm alanında daha fazla araştırılması da, tanı süreçlerinde daha fazla göz önünde bulundurulmasına neden olmaktadır. Aynı zamanda, bu durum erkeklerin otizme dair daha fazla bilgi ve farkındalık yaratılmasına da yol açmaktadır.
Sonuç olarak, erkeklerde otizm spektrum bozukluğunun yaygınlığının ardında yatan nedenlerin karmaşık bir yapıda olduğu görülmektedir. Genetik faktörlerin, biyolojik etkilerin ve çevresel etmenlerin bu durumu şekillendirdiği açıkça ortadadır. Ebeveynlerin, toplumun ve araştırma alanlarının otizm hakkında daha fazla bilgi edinmesi ve farkındalık oluşturması bu konuda oldukça önemlidir. Gelecek yıllarda, otizmin erkeklerde daha fazla gözlemlenmesini anlamak için daha fazla çalışma yapılması gerekmektedir. Bu konu, yeni çözümler geliştirmek ve otizmi anlamak adına kritik bir öneme sahiptir.