Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC) gerçekleştirdiği ziyaretle tıpkı geçmişte olduğu gibi bölgedeki dengeleri bir kez daha değiştirdi. Ziyaret süresince yaptığı önemli açıklamalar ve gerçekleştirdiği temaslar, KKTC’nin Türkiye ile olan ilişkisini güçlendirirken, Rum yönetimini ise derin bir endişeye sevk etti. Ziyaretin hemen ardından Rum yönetiminden yükselen tepkiler, bölgedeki politik atmosferi daha da gerdi.
Erdoğan’ın KKTC’deki temaslarında en dikkat çekici mesajı, Türkiye’nin her zaman KKTC’nin yanında olacağı konusuydu. Cumhurbaşkanı, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile gerçekleştirdiği ortak basın toplantısında, “Biz buradayız ve KKTC’nin haklarını sonuna kadar savunacağız” şeklinde ifadeler kullandı. Bu açıklamalar, hem Adada barışın tesis edilmesine dair umutları yeşertti hem de Türkiye’nin KKTC’ye olan destek politikasını pekiştirdi.
Erdoğan’ın ziyareti sırasında, adanın stratejik konumu ve enerji kaynaklarının önemine de vurgu yapıldı. İki lider, özellikle Doğu Akdeniz’deki doğal gaz arama faaliyetlerinin Türkiye’nin dikkate alması gereken bir konu olduğunu ifade etti. Bu noktada, Rum yönetiminin doğal gaz rezervlerinin değerlendirilmesi konusunda tek taraflı adımlar atmak istemesi, Türkiye tarafından kabul edilmedi. Erdoğan, “Doğu Akdeniz’deki kaynaklar, adada yaşayan tüm halklarla paylaşılmalıdır” dedi.
Erdoğan’ın KKTC ziyareti sonrasında Rum yönetiminden gelen açıklamalar, bölgedeki gerilimi artırdı. Rum Yönetimi Başkanı Nikos Christodoulides, Erdoğan’ın ziyaretinin “provokatif” olduğunu belirterek, bu adımın diplomatik ilişkileri daha da zorlayacağını ifade etti. Rum yönetimi, ayrıca bu ziyaretin Kıbrıs sorununun çözüm sürecini olumsuz yönde etkileyebileceğinden endişeli olduklarını dile getirdi.
Christodoulides, “Bu tür ziyaretler, adadaki gerilimin artmasına sebep olabilir. Kıbrıs Türk tarafı, Türkiye’ye daha fazla bağımlı hale geliyor” şeklinde suçlamalarda bulundu. Rum hükümeti, Erdoğan’ın Kıbrıs’a yönelik bu tür ziyaretlerini sık sık tekrarlamasının, uluslararası ilişkileri sarstığını ve çözüm sürecini tehlikeye attığını belirtmekte kararlı. Ziyaretin ardından Rum politikacılar arasında da endişe verici bir tartışma başladı. Kıbrıs’ın geleceğinin Türkiye’nin etkisi altında kalabileceği korkusu söz konusu.
Erdoğan’ın ziyaretinin ardından bölgedeki dinamikler değişirken, Rum yönetimi uluslararası platformlarda bu durumu lehine kullanmak için çabalarını artırma yoluna gitti. Avrupa Birliği’nin desteğini almak, Rum tarafının en büyük önceliği haline geldi. KKTC’nin bağımsızlığını pekiştiren her adım, Rum yönetimi tarafından sert bir tepkiyle karşılanıyor ki bu da uluslararası ilişkilerdeki dengeyi bir hayli zorluyor.
Erdoğan'ın KKTC kurucusu Rauf Denktaş’ın mezarını ziyaret etmesi, bu ziyareti daha da anlamlı kıldı. Denktaş’ın Kıbrıs’ın Türk tarafının bağımsızlık sembolü olduğuna atıfta bulunarak yapılan bu ziyaret, Erdoğan’ın bölgedeki tarihi ve politik perspektifi de gözler önüne serdi. Kıbrıs Türk halkının geçmişten gelen bağımsızlık mücadelesini hatırlatması, Rum tarafında bir anti-propagandaya neden oldu ve bu da var olan gerilimi daha da arttırdı.
Sonuç olarak, Erdoğan’ın KKTC ziyareti, yalnızca iki toplum arasındaki ilişkileri değil, aynı zamanda uluslararası diplomatik ilişkileri de doğrudan etkilemektedir. Cumhurbaşkanı’nın net ve kararlı tutumu, KKTC’nin geleceği üzerinde olumlu etkiler yaratırken, Rum Yönetimi’nin endişeleri daha da büyümektedir. Bu tür ziyaretlerin devam etmesi durumunda, bölgedeki gerginliğin sürdüğünü ve siyasi tartışmaların daha da derinleşeceğini söylemek mümkündür.